Öne çıkanlar
İşkembe-i Kübradan

İşkembe-i Kübradan

Diyarbakır Cezaevi’nin 12 Eylül’ün simge cezaevlerinden biri olduğunu bilmeyen var mıdır ?

Anayasa oylamasından sonra, geçen aylarda Diyarbakır Cezaevi’nin gazabına uğramış 700 kişi Diyarbakır Savcılığı’na suç duyurusunda bulunmuş.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı Durdu Kavak da mesleki duyarlık gereği 1980 ile 1988 yılları arasında yaşananlar için soruşturma kararı almış.

Bu soruşturma, tarihin en büyük işkence soruşturması olarak basına yansıdı.

Brüksel’de bulunan Avrupa Adalet Komisyonu’nda görevli dostlarıma sordum.

Günümüz de işkence hala var mıdır ?

Vatandaşın bilgi edinme hakkı nedir ?

Sağolsunlar kısaca özetlediler konuyu.

Peki dedim, ülkeden yurtdışına çıkarken veya ülkeye giriş yapmadan önce,

Ya da normal hayatın akışı içinde,

Sınır kapılarından veya emniyetin ilgili birimlerinden,

Kişi hakkında herhangi bir hukuksal problem olup olmadığını nasıl öğreniriz?

Sorarak veya yazılı olarak talep edebileceğimizi bildirdiler…

Ya söylemezlerse ?!

‘Olmaz öyle şey, bilgi alma hakkın var. Üstelik senin ülken uluslararası anlaşmalara imza atmış bu konuda.’ Dediler….

Şaşırdım…!

Elektronik ortamda SMS ile bilgi alınabildiğini söylese de yetkililerimiz;

Yurtdışında yaşayanlar olarak kapılarda karşılaşılan sürprizleri ve tatil için gidilen memleketimizde yaşanılan rezaletleri duydukça, gördükçe şaşırdım…

Her hafta ekranlarda karşımıza çıkan değerli Sanatçı Soner Yalçın’ın yurt dışına çıkarken yoklama kaçağı olarak yakalandığını gazetelerden okuyunca şaşırdım…

Türkiye’de yaşanan hukuksuzluklar gözümün önünden film şeridi gibi geçti…

Ya sık sık devrilen ve bu araçlarla yaşanan kazalarda aracın içinde bulunan mahkumların kurtulma şansının olmadığı bilinen cezaevi taşıma araçlarının durumuna ne demeli ?

Sevk aracı yok diye mahkemeye çıkarılamayıp kendini savunamayanlar….

Protokollerde askerin yeri tartışılırken,

Şüpheliyi de suçluyu da bu konuda eğitimsiz askerlerle,

Üstelik her tarafı kapalı, havalandırmasız araçlarla, uzun yolları tabureler üzerinde insani taşımacılıkla ilgisi olmayan yöntemler içinde gerçekleştirilen sevk işlemleri….

Doluluk oranının hat safhalara çıkması nedeniyle betonların üzerinde yatırılan suçlular, suçluluğu kanıtlanmamış olan suçsuzlar….

Unutmamamız gereken en önemli şey ise, suçu kanıtlanana kadar suçsuz olan ya da suçu kanıtlanmış olsa da onlar birer İnsandır!

İşkence soruşturması için günümüzde yaşanmakta olanlar dururken,

80’li yıllara gitmeye gerek var mı bilinmez ama !?….

Avrupa Birliği’ne (AB) girmek için çaba gösteren güzel ülkemizin dört bir yanında,

Suçları kanıtlanmadan suçlu muamelesi gören vatandaşlara, gazetecilere, profesörlere

Yapılanlar işkence olarak yer almadı mı kamuoyunun vicdanında?

Sinmişlik, ‘Dokunan yanıyor!’ bilinci hakim olmuş,

Sanki ‘Her fani bir gün düşecekmiş gibi demir parmaklıkların ardına’ düşüncesi,

Korku havası esmekte,

YSK gibi saygın kurumumuz tarafından alınan, sonradan da geri adım atılan,

Milletvekilliği veto ve olur kararlarıyla,

Ortalık yangın yerine, kan gölüne döndü yurdumunda..

Kurumlar da başlarsa iki adım ileri bir adım geri adım atmaya…

Bazı liderler, 2023 planlarını yaparken,

Mehter Takımı ile mi ulaşacaklarını sanıyorlar yıldızlara?

Balçıkla sıvanamayacağı belliyken Güneş’in..

Suçlu elbette çekecektir cezasını.. Ama,

Yazıktır bu millete çektirilen işkenceye, ezaya, cefaya.

Unutulmasın ki,

‘İşkembeyi-kübradan’ parçalanan edebiyatla,

Ulaşılması zordur esaret altında yaşayanlara…….

Benzer yazılar