- Almanya
- Fransa
- İtalya
- İspanya
- Hollanda
- Lüksemburg
- Portekiz
- Avusturya
- Belçika
- İrlanda
- Slovenya
- Slovakya
- Kıbrıs
- Malta
- Finlandiya
- Yunanistan
- Estonya’nın ardından diğer Baltık ülkeleri Letonya ve Litvanya, 2014 yılında girmeyi planladığı Euro Bölgesi’ne Romanya, Bulgaristan, Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’nın en erken 2015 yılında katılması ile 24 ülkeye ulaşacak olan Euro bölgesi, ekonomik krizi atlatamayan ülkeler nedeniyle kriz bölgesi oldu.
Avrupa Para Birliğinin tehlike sınırlarını; Yunanistan’ın yanı sıra, Avrupa’nın üçüncü ve dördüncü büyük ekonomisine sahip İtalya ile İspanya şimdiki haliyle zorlamaktadır. Bunun tersini düşünmek ise Avrupa’da giderek derinleşen borç krizini inkar etmektir.
Euro’nun korunmasını, Avrupa’nın korunmasıyla eş anlamda kabul eden piyasalar Euro Bölgesi’nin güven vermemesi nedeniyle altını yatırım aracı olarak görmeye devam ediyorlar.
Altının onsu 1600 doları aştı .
Ortadoğu, Türkiye gibi ülkelerin iç işleriyle meşgul olmaktan krizde olan ekonomik yapısıyla uğraşamayan ABD, ekonomik açıdan piyasaları rahatlatacak hamleleri henüz yapamadı.
Finansal İstikrar Kurulu (FSB), ülke ve finansal sistem risklerinin birbirinin etrafına dolaşmış olduklarını belirtti ve hükümetlere mali pozisyonlarını güçlendirmeleri için çağrı yaptı.
Geçen yıl Süper Euro ve Euro senaryolarıyla zaman geçiren birliğin lokomotifi durumundaki ülkeler, bu defa Euro Bölgesi krizini Amerika’nın borçlarını ödeyememe riskiyle birleştiğinde karşılarına çıkacak sorunları da göz önüne alarak bir an önce çözmelidir.
Çözümsüzlük, ‘Bu kaçıncı bahar?’ diyen mali piyasaların tedirginliğini artırır.
Son zamanlarda altın, gümüş gibi yatırımları tercih eden yatırımcılara bakıldığında, Euro Bölgesi’nin içinde bulunduğu ekonomik sorunlara karşı piyasaların bir başka baharı bekleme tahammülünün kalmadığı anlaşılmaktadır….