Dev sanayisi ile Avrupa Birliği´nin lokomotifi olan Almanya, ekonomik kriz sürecini nakavt olmadan atlatmaya çalışarak bir kez daha gücünü Dünya´ya gösterdi.
Avrupa´nın ekonomik yönden sorunlu ülkelerine ayakta kalması için taviz vermeyen, zamanında masaya yumruğunu vuran Almanya´nın AB´deki ağırlığını birlik üyesi ülkeler bu geçen süreç içinde yeterince hissettiler.
Avrupa´nın en büyük sanayisine sahip olan Almanya´nın ekonomi notlarını gösteren ara karnesi iyi gibi görülse de ikinci dönem karnesinde ciddi sıkıntıların yaşanacağı ilk dönem notlarından anlaşılıyor.
Avrupa piyasalarında bazı bankaların iyi günler geçirmediği biliniyor fakat özellikle Almanya bankacılık anlamında kan kaybetmeye devam ediyor. Bu sektörün ´acil kan aranıyor´ çağrılarına yatırımcılardan beklenen olumlu yanıt malesef alınamıyor.
WestLB ihalesinde sadece iki teklifin gelmesi 2009 yılından itibaren 11 milyar dolar kurtarma desteği alan WestLB için olumlu sinyaller vermiyor.
Alman ekonomisindeki acil çözüm bekleyen problemler, piyasaların tedirginliğini arttırmaya devam ediyor.
Alman bankacılık sektörünün kırılganlığı Almanya´da sürdürülebilir ekonomik toparlanma için ciddi tehdit demektir.
Avrupa Komisyonu rekabetten sorumlu Başkan Yardımcısı Joaquin Almunia WestLB haricinde HSH Nordbank, BayernLB, Hypo Real Estate gibi bankaların da inceleme altında olduğunu belirtmesi ise bankacılık sektöründeki endişelerin korkuya dönüşümüne neden olmuştur.
Almanya´da bankacılık sektörüne yatırımcılardan taze kan aranırken; aranan kan bir başka sektöre hayat verecek şekilde Türkiye´den bulunmuştur.
Seçim sürecine giren Türkiye´de siyasi parti liderlerinin yurt dışında sadece oy veren olarak gördükleri ve seçimden seçime hatırlayabildikleri gurbetçilere propaganda amaçlı ziyaretleri Almanya´nın bazı bölge ekonomilerine katkı sağladı.
Ekonomik açıdan zor günler geçiren Almanya´da Başbakanımız Sayın Erdoğan´ın ziyareti ile ilgili yapılan güç gösterisi ile zengin ülkemizin mutlu seçmenleri seçim niğmetlerinden bu ülkenin de yararlanmasına vesile olmanın haklı gururunu elbette yaşayacaklardır.
Almanya´da salon, bilbord, lüks araç kiralayanlar, otel, restoran sahipleri Türkiye´nin seçim atmosferine girmesinden çok memnun olmuşlar ki basın aracılığı ile özellikle Başbakanımız Sayın Erdoğan´ın ve bütün parti liderlerinin daha sık Almanya´daki seçmenlerini ziyaret etmeleri hakkında beyanatlar veriyorlar. Bu seçimlerde yine bulundukları yerlerden oy kullanamayacak olan gurbetçi seçmenler ise Başbakanımızın posterlerinin yer aldığı bilbordların önünde poz vererek seçim ortamını yaşıyorlar.
Kendi sektörel bazda ekonomik sorunlarını unutmuş görünen Alman Basını, hiç başka işi yokmuş gibi özellikle Başbakan Erdoğan´ın ziyareti ile ilgili kiralanan bilbordlar, tutulan dev salon ve harcanan milyon euro´ların kaynağı hakkında haberler yapıp bu haberleri manşetten okurlarına duyuruyorlar.
Daha önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş´ın ABD ziyaretinde karşılama töreni için tutulan bandonun parasını İstanbul Büyükşehir Belediyesi ödemesine rağmen ABD´li gazeteciler bando parasını manşetlerine taşıdılar.
ABD ve Almanya´daki gazetecilerin işine anlam vermek zor!…
Özgür basın dedikleri, bir başbakanın, belediye başkanının gezisini ve gezi için yapılan harcamaları manşetten haber yapmak mı?
Zenginin parası, züğürdün çenesini yorarmış! desem,
Heberi yapan basın mensupları,
´Ayranınız yok içmeye, Başkanlarınız milletin paralarını savurarak gidiyor gezilere´ diye düşünebilirler….
Ama bu atasözümüze kimse laf edemez;
´Devletin malı deniz, bizler,
bu denizde yüzenleri severiz´…