O köyde, “Para gelsin de nereden gelirse gelsin, yeterki gelsin” demişlerdi.
Bunu duyanlar doldurdular valizlere paraları.
Köylüyü bulmak kolaydı, valizle parayı da.
Köye önce valizle geldi paralar, sonra tırlarla.
Yetmedi uçaklarla.
Sorulmayacaktı nereden, kimden diye.!
Yükleyip yükleyip getirdiler.
Bir ara köyün tellalı duyurmak istedi paralarin geldigini,
-Susss bre tellal dellendin mi?
Ürkmüştü köyünü para için hatırlayanlar.
Araya hatırlı dostlar girdi,
köylülere sevgisi kabaranlar uçak dolusu paraları taşımaya devam ettiler.
Getirdiler milyarlarca banknotu hasretle, sevinçle.
Yıkandı, paklandı tertemiz oldu banknotların hepsi..
Merkez hamamındaki tellak bahşişinden daha ucuza, hem de tertemiz oldu.
Para bu, durur mu balyelerde durduğu gibi?
Durmadı zaten..
Oynadıkça oynadı külçelerin üstünde.
Yetmedi? serdi ne kadar değerli kağıt varsa ayaklarının altına,
Serdi, serdi oynadı..
Durdurabilmek mümkün mü?
Kıvırdıkça kıvırdı, değme dansöze taş çıkartırcasına..
Gitmesek de, gelmesek de deyip hasret çıkardı köyümüzde..
Ve birgün tertemiz olan paralarını topladı gitti köyden..
Tellal yine bağırdı;
“Gittiiiii, gitti paracıklar gitti !” diye.
-Sussss ne bağırıyorsun..!
-Bizim ayaklarımız sağlam basıyor yere,
-Paralar gitse de teğet geçmez buradan.
Bir başkası da çıktı bağırdı, tersledi tellalı,
-Duymuyor musun söylenenleri?
-Sanki gelenle izdivaç yaptık.
Daha vay gidene vay, vay demeden,
Birden o köyde karışıverdi ortalık.
Durup dururken komşularıyla arasında sıfır sorundan sorun mu çıkıyordu ne?
Paralarını topladıkları gibi ardına bakmadan gidenlerin hafızalarda bıraktığı ise;
Orda bir köy vardı Okyanustan çok, çooook uzakta!…