Avrupa’nın politik ve idari merkezi Brüksel,
kendi Federal hükümetini iki yıla yakın
zaman geçmesine rağmen halen kuramamış olan Belçika’nın idari merkezidir.
Brüksel’de Avrupa Birliği (AB) ve Euro Bölgesi ile ilgili hayati kararlar alınır.
Almanya ve Fransa birliğin lokomotifi, İngiltere ise arada görünen misafiridir .
Belçika’da hükümet bir türlü kurulamazken, iflas göstergeleri ile dikkatleri üzerine çekmiştir.
Dexia’nın maliyetleri Belçika’yı olduğu kadar Fransa’yı da tehdit etmektedir.
Fransa borçlanma faizlerinde bu durumu açıkça yaşamaktadır.
Yunanistan ve İtalya’nın durumu iki ülke liderinin başını yemiştir.
Bir nüsubet bin nasihatten iyidir düşüncesiyle hareket etmesi gerekirken,
Belçika halen siyasi otoriteden uzak, bütçe hazırlıkları gibi önemli bir konuda uzatmaları oynamaktadır.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Fransa’yı, ‘ AAA’ olan uzun vadeli kredi
notunu düşürebileceği yönünde uyarmıştır.
Almanya AB’nin lokomotofi, Euro Bölgesinin kurtarıcısı olarak güven verirken,
hükümet tahvillerinin satışında yaşadığı başarısızlık ile Avrupa’nın lokomotifinin de
kriz sepetinin içinde yer aldığını göstermektedir.
İngiltere’nin AB konusunda tartışmaları devam ederken
“Avrupa’nın tutunacak dalı kalmadı mı ?”
sorusu piyasaların gündemine oturmuştur.
Gelişmekte olan ülkeler içinde ABD, İngiltere gibi ülkelere
hizmetçiliğe soyunmuş ülke yöneticileri, stratejik önem taşıyan değerlerini
tek tek özelleştirmişler,
ülke yapılarını geçmişe dönük gerçeklerden uzak olarak
tarihsel bilgi kirliliği içindeki toplumların kafalarını karıştırıp, medya ve tv dizileri ile
pembe rüyalar içinde olan halk kitlesini uyuşturmaya devam etmektedirler.
Brüksel bürokrasisinden kurtulma yolları arayan İngiltere’nin yol haritasında bulunan
yıllardır değişmeyen sömürü düzeni , günümüzde gelişmekte olan ülkelerin içine farklı biçimlerde,
(en üst kademedeki yöneticilere kadar )hükmetme başarısını göstermiştir.
Diğer yandan, başta Çin sermayesi olmak üzere yeni güçlere kapısını sonuna kadar açma hedefleri belirgin şekilde görülmektedir.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da demokrasi beklentisinde olanlar, bu bölgelerde yaşanacak olan kabus çağına hazır olmalıdır.
Hukuksal yapılardan uzak, adaletsizliğin hüküm süreceği, işkence, ölümler ve ne olduğu bilinmeyen kayıp insanlar malesef kabus çağında yaşanacak olaylardır.
İsrail’in İran’a savurduğu tehditler, ABD Başkanı Barack Obama’nın ülkesini arka plana iten İsrail’i destekleyen açıklamaları seçim yatırımı olarak kabul edilse de İran üzerinde oynanan bu kumarın kaybedilecek seçimlerin faturası olarak yansıması kaçınılmazdır.
“Yeni dünya düzeni” diye adlandırılan düzende aslında değişen bir şey yok.
Süper güç karşısında
hizmetliler ve hizmetçiler!
hizmet ruhuyla efendilerine biat edenler,..
Efendilerine ve biat edenlere karşı çıkıldığında ise,
Bertaraf edilenler!…