‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ demiştim
Daha dün gibi sanki,
Aradan 11 ay geçti gitti…
Bu arada Belçika’da hükümeti kuramayan siyasiler,
Büyük uğraş ve çabalarının sonunda
Ticari taksilerin yan taraflarına dama çektirmeyi,
Brüksel merkezinde hız sınırlamasını,
park yerlerinin azaltılmasını,
Vatandaşlık haklarının kısıtlanmasını,
Göçmenlik şartlarının ağırlaştırılmasını,
Çöplerin ayrıştırılmasını,
Verimsiz ziyaretlerin devamlılığını,
Irkçılığın ön plana çıkarılmasının yanı sıra,
Yatırım zenginliği ve refah düzeyi yüksek olan
bu güzide toplumu,
Yunanistan ve İtalya’dan sonra iflasın eşiğine getirip,
Belçika’lı AB komiseri De Gucht’un deyimi ile,
‘Belçika muhtemel kurbanlardan biri’ durumuna düşürerek
Neredeyse mümkün olmayanı başarmışlardır.
İnanıyorum ki, Belçika’da siyasilerin elde ettikleri bu başarının
Dünya’da 520 günde hükümeti kuramama rekoru ile birlikte
Dünya siyasi tarihinde ayrı bir yeri olacaktır.
Hayırlı olsun!..
28.01.2011 tarihli,
‘Atı alan üsküdarı geçti’ başlıklı yazımdan alıntıdır.
Belçika ekonomik krizden çok siyasi krizle uğraşıyor
Belçika´da toplumun büyük çoğunluğu düzenli ve tutumlu yaşama alışkın.
Kazandıklarını başta gayrimenkul olmak üzere değişik yatırımlarla değerlendiren çoğunluk bugüne kadar birikimleri sayesinde ekonomik krizden fazla etkilenmedi.
Euro Bölgesine bakıldığında,
Belçika’lılar yatırım zenginliği ve refah düzeyi en yüksek toplumlardan biri olarak görülmektedir.
Yaklaşık 11 milyon nüfuslu Belçika´da, bankalardaki yatırım hesaplarında tutulan mevduat ve diğer yatırımlar toplamı 909,5 milyar euro düzeyinde bulunduğunu Belçika Merkez Bankası açıkladı.
Belçika’lıların sahip olduğu mülklerin toplam değerini de 1 trilyon 50 milyar euro olarak hesaplayan Merkez Bankası yetkilileri, bundan 192,3 milyar euro düzeyindeki tutsat kredilerini düşüldüğünde borçsuz gayrimenkul toplamının 857,7 milyar euro olduğunu bildirdiler. Genel olarak Belçikalıların menkul ve gayrimenkul varlıklarının toplamı 1 trilyon 767 milyar doları aşmaktadır.
Belçika Merkez Bankası verilerinden de anlaşılacağı gibi siyasiler, başta hükümeti kurma konusunun yanısıra acil çözüm bekleyen hukuksal, mali konulardan uzak tutum ve davranışlar sergileyerek bu refah toplumunu hakedilmeyen yaşam tarzına mahkum etmektedirler.