Küresel ekonominin seyrini işsizlik rakamlarıyla değerlendirmek çoğu zaman ekenomik gerçeklerin net olarak göstergesidir.
Bazı ülkelerde işsizlik her geçen gün artmasına rağmen işsizlik oranları nedense düşük çıkar.
Gizli işsizler hesaba katılmadığı halde hayali göstergelerle işsizliği düşürmenin sırrını çözmek için ekonomistler yerine nefesi kuvvetli bir ulemaya başvurmak gerektiğini geç te olsa anlamış olduk !
“Lafla peynir ekmek gemisi yürümez” derlerdi büyüklerimiz.
Bunca cari açığa rağmen saat gibi işliyor gösterilebiliyorsa ekonomimiz, büyüklerimizin kusuru için af hutbesi okutmaktır çaremiz…
Diğer taraftan ABD ve AB’ye göz atacak olursak;
Ekonomik çıkmazın çözümünü demokrasi havarisi kesilmekte arayan ve bu uğurda milyarlarca dolar para ve yüzlerce askerini yitiren ABD…
Büyüklerin otoritesi ile küçük balıkları birlikle yutma planları içinde olan AB…
Euro’nun dağılma riski karşısında yüzde 60 ile Yunanistan, yüzde 50 Portekiz, yüzde 30-35 civarı enflasyon canavarı ile çarpışacak olan İrlanda,İtalya, Belçika ve ispanya…
Ya bu durumda otoriter Almanya’ya ne olur derseniz ?
Euro’nun dağılması güçlü bir Alman para birimi yaratır.
Siyasi istikrarsızlıklar, çökmüş bir bankacılık sistemi, uzun süre toparlanması zor olan piyasa dinamikleri ile güçlü para biriminin hiçbir işe yaramayacağı gibi bu senaryo AB için kabus olur.
Almanya ve Fransa tarafından ilk olarak Yunanistan’a uygulanan otoriter baskı, diğer AB üyesi ülkelerin demokratik yapılarının sorgulanmasına da neden oldu.
Bulgaristan, İsveç, Danimarka hükümet sözcüleri tarafından yapılan açıklamalar ‘Avrupa Para Birliği’ konusundaki baskıya dikkat çekiyor.
AB’nin Brüksel zirvelerinde büyümeyi teşvik edecek tedbirlerden çok, tasarruf taleplerinin öne çıkması bölgede işsizliği artırırken liderlere olan güveni azaltmakta.
Avrupa’nın büyümeyi hedeflemeyen ekonomik politikaları başarısız olmaya mahkumdur. Tasarruf tedbirli ve tek yanlı olan günümüz şartlarına uymayan yanlış politikalar, risklerin derinleşmesini tetikler.
Ekonomik yaptırımlar nedeniyle son zamanlarda AB’nin liderlerinde de “yaptım oldu” politikaları izleyen ülkelere karşı diktatörlük algısı ortaya çıkmakta.
Sosyal boyutu ürkütücü olan diktatörlük algısı toplumlarda öfkeyi arttırır, terörü yaygınlaştırır.
Avusturya’da sağcı Özgürlük Partisi,
Almanya’da yaşanmakta olan Neo-Nazi hareketleri,
Finlandiya’da ‘Gerçek Finler’partisinin yükselişi,
İngiltere’de, Avrupa’nın zengin ve gelişmiş demokrasiye sahip ülkelerindeki göçmen karşıtı örgütlenmelerin artışı.
Tüm bu gelişmeler ekonomik diktatörlüğün toplumlara yansımasının birer göstergesidir.