İnternet özgürlüğünü kullanarak soyun, tıklan ve medyatik ol !
Bu kadar mı basit?
Çok daha basite indirgemenin kolaylıkları elbette var.
İnternet ortamında teşvik edilen sıradanlıklar her alanda sınırsız destek görüyor.
İnternet kullanıcılarını kısıtlayan, kullanıcıların takip edilmesini sağlayan ve sansür için kullanılan yazılım ve donanımların alıcısı ise sadece “diktatörlükler” değil.
Birçok ülke, kendi çıkarları doğrultusunda siber savaş, siber saldırı ya da çocukların veya fikri mülkiyetin korunması gerekçesiyle bu teknolojileri ithal ediyor. İşte bu sansür pazarının cazipliği de burada ortaya çıkıyor.
Başta özgürlükler ülkesi ABD’nin yönetimi, bu yazılım ve donanımların en büyük alıcılarından ve özel şirketlerin bu teknolojileri geliştirmesi için sınırsız olanaklar sağlayıp teşvik ediyor.
ABD Başkanı Obama, İran’ı, interneti engellemek için elektronik bir perde örmekle suçladığı konuşmasında, İranlıların dünyanın geri kalanında yaşayan insanların ulaştıkları bilgilere erişemediğini ifade etmiş ve “Eğer ulaşsalardı, her şey farklı olurdu” demişti.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın, “İnternet özgürlüğü dış politikamızın en önemli parçası olacak” sözleriyle de başkanın özgürlük mesajı daha iyi anlaşılmıştı.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu ülkelerinde yaşanan Arap Baharı olaylarında, Mısır ve Tunus gibi ülkelerin hükümetleri eylemcilerin internet üzerinden iletişim kurmalarını ABD’den aldıkları teknolojilerle engelleyebilmişlerdi.
Yahoo’nun 2006 yılında muhaliflerin hesap bilgilerini Çin yönetimine verdiğini itiraf etmesi, internetin büyük bir izleme silahı olduğunu ortaya çıkarmıştı. Bu silah kime karşı ve nasıl kullanılmalıydı ? Tek noktalı atış üstünlüğünü ele geçirmek küresel anlamda bir güç oluşturmak olmazmıydı ?
İşte bu ortamda ortaya iki dev çıktı. Dengeleri sağlamak için kolları sıvayan Google ve Microsoft gibi şirketler sansüre farklı derecelerde destek sundular.
İnternetin birde hukuksal boyutu vardı ki, bu konuları düzenleyen “Küresel Çevrimiçi Özgürlük Yasası” ABD Temsilciler Meclisi’nin İnsan Hakları Alt Komisyonu’ndan geçti.
Yasa, Dışişleri Bakanlığı’nın “İnterneti Kısıtlayan Ülkeler” listesi hazırlamasını, ABD’nin bu ülkelere söz konusu teknolojileri satışını sınırlandırmasını içeriyor.
Ayrıca yasa, ABD borsalarında faaliyet gösteren bütün şirketlerin Sermaye Piyasası Kurulu’na internet özgürlüğünü ve kullanıcıların gizliliğini korumak için neler yaptıklarını veya planladıklarını açıklama yükümlülüğü getiriyor.
Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, ticaretin veya stratejik ilişkilerin zedelenmemesi için “İnterneti Kısıtlayan Ülkeler” listesini oldukça kısa tutması (minare-kılıf misali gibi ele alması) bekleniyor.
Obama yönetimi, bu konuda hassas hareket ediyor. Yönetim,internet özgürlüğü konusuna vurgu yapsa da ellerinde ne tür izleme donanımları olduğunu, neler satın aldıklarını veya hangi ülkenin bu teknolojilerden aldığını açıklamamakta ısrar ediyor.
ABD çizgisinde yürüyen yönetimler, basın yayın özgürlüğüne uygulanan sansürü can simidi olarak kabul ettiklerinden internet ortamında bireye yönelik basitliklere göz yumarak gelecekteki yaşam tasarrufunu sanal aleme kaydırmayı hedefliyorlar.
Sosyal medya aracılığı ile tek elden pompalanan magazin haberciliği emperyalizmin psikolojik savaşına destek oluştururken, yavaş yavaş şişmekte olan sanal balon, küresel ekonominin kucağına saatli bomba gibi oturtuluyor.