Dünya yüzeyinin dörtte üçü denizler ve okyanuslarla kaplı olmasına rağmen,
Denizlere petrol ve tarım kaynaklı zehirli madde sızıntısı nedeniyle,
2050’ye kadar denizlerdeki balık stokunun tükenmesi bekleniyor.
Dünya nüfusu hızla artarken gıda ihtiyacımızın yüzde 15’ini karşılayan bu sular giderek yok oluyor.
Bunun farkında olan kurumlardan Birleşmiş Milletler Çevre Programı.
Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki çevreyle ilgili aktiviteleri ve politikaları destekleyen UNEP,
geçtiğimiz günlerde yine BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO),
Dünya Balık Merkezi ve Uluslararası Denizcilik Örgütü ile işbirliği içinde
“Mavi Dünyada Yeşil Ekonomi” adlı bir rapor yayınladı.
Bu raporun, tam da küresel ilgi, okyanus ekosistemindeki bozulma ve bunun balık stoklarına,
turizme ve enerji kaynaklarına olan etkisine çevrilmişken yayınlanması ise anlamlı oldu.
FAO’nun raporunda, okyanuslar ve denizler üzerinde yürütülen insani faaliyetlerin,
yeşil ekonomi ve sürdürülebilirlik anlayışıyla uyumlu hale getirilmesinden geçtiğini öne sürüyor.
Sadece çevresel bir duyarlılık bunu sağlamak için yeterlimi? elbette değil.
UNEP, ekonomik, sosyal ve doğal sermayenin beraber hareket ederek,
sürdürülebilir bir ekonomi anlayışı geliştirmesi gerektiğini belirtiyor.
UNEP’in raporunda önemli başlıklardan birini balıkçılık ve su ürünleri oluşturuyor.
Su ürünlerinin geçtiğimiz 40 yıl içinde en hızlı büyüyen gıda sektörü.
Küresel su ürünleri üretimi 2016 yılı itibariyle 171 milyon ton civarında.
Bunun ekonomik karşılığı ise 2016 yılında 143 milyar Amerikan Dolarına çıkmıştır.
UNEP’in raporuna göre, balık çiftlikleri ve balık avcılığında karbon salımı giderek artıyor.
Aynı rapora göre, özellikle gelişmekte olan ülkelerde güvenli gıda ve beslenmeyi sağlamak için
bu alanlarda yeşil ekonomiye dönüş hayati bir öneme sahip.
Su ürünlerinin denizden toplanmasından ve avlanmasından,
soframıza gelene kadar yaşanan süreç boyunca her adıma bakmaya çalışan rapora göre,
karbon salımı denizin ortasında başlıyor.
Deniz yatağında yapılan balıkçılığın denizin orta derinliklerinde yapılandan daha fazla yakıt
harcanmasına neden olduğunu hatırlatan rapor,
teknelerde ya da kıyılarda kullanılan soğutma sistemlerinin,
avlanan balıkların taşınma sürecinin ve balıkların işlenirken
üretilen karbon emisyonlarının da giderek arttığını kaydediyor.
Rapor, genel anlamıyla su ürünleri sektörünün yeşil ekonomiyle entegrasyonu için bir dizi öneride de bulunuyor.
Bu konularda özellikle tüketici farkındalığının artırılması çok önemli.
Yeşil teknoloji ve üretim sistemlerinin yaygınlaştırılmasına da özen gösterilmeli.
Daha verimli enerji, LED aydınlatma sistemleri,
ekosisteme daha az zarar veren ağ çeşitleri ve üretim sürecinde yenilenebilir enerji kullanımı artırılmalı.
Okyanuslar ve denizlerdeki kirliliğin en büyük müsebbiplerinden biri de hiç şüphesiz ki gemiler.
Dünya çapında yaklaşık 10 bin şirkete ait yine yaklaşık 60 bin kadar ticari gemi,
her gün denizler üzerinde dolaşıyor.
Özellikle kazalar sonucunda denize yayılan petrol hâlâ çok büyük bir sorun.
UNEP’in raporuna göre esas hedef tabii ki sıfır kaza ve sıfır kirlilik.
Gemiler ayrıca atmosfer kirliliğine neden olan sülfür nitrojenoksit ve parçacık madde de salıyor.
Bu bağlamda, UNEP, denizde gemi yüzdüren tüm devletleri kapsayan
bağlayıcı kararların alınmasını ve tüm sektörün yeni yeşil teknolojiler
kullanarak, ticareti sürdürülebilir kalkınma üzerinden yürütmeyi öneriyor.
UNEP ayrıca gemilerin imal edildiği tersanelerin de önemine değiniyor.
Yeni teknolojiler kullanılarak petrol sızıntılarını en az seviyeye indiren,
yakıt hücresi ya da ikinci nesil biyoyakıt kullanan ve düşük karbon emisyonu üreten
gemilerin üretimine öncelik verilmesi de öneriler arasında yer alıyor.
Okyanuslar ve denizleri kirleten önemli etmenlerden biri de endüstriyel tarım.
Tarımsal arazilerde kullanılan suni gübrelerin içme ve deniz sularına karışması büyük bir tehdit.
İnsanlık tıpkı karbon döngüsünün dengesini bozduğu gibi nitrojenin de çevrimini bozmuş durumda.
Çeşitli durgun sularda çözünmüş organik artıkların yol açtığı,
oksijen yetmezliğiyle gelişen aşırı yosun üremesi durumu bunun en önemli sonuçlarından birisi.
Karadeniz, Meksika Körfezi ve Baltık Denizi gibi alanların oksijensiz denizler haline geldikleri,
oksijen azlığının yaşandığı deniz alanlarının giderek artması
denizlerimizle ilgili korkunç geleceği gözler önüne sermekte.
Dünyada üretilen toplam karbon salımının yüzde 5’i turizm kaynaklı.
Önümüzdeki yıllarda etkileri daha da fazla hissedilecek iklim değişikliği de turizm sektörünü yakından ilgilendiriyor.
Bu nedenle UNEP, mavi karbon ve sürdürülebilirlik stratejilerini bir arada geliştirerek
biyo-kültürel bir politikanın hayata geçirilmesi gerektiğini savunuyor.
Ekoturizmin sürekli teşvik edilmesi,
Yerel gelişime ve ekonomiye katkı sunabilen, yerel istihdama önem verilmesi,
enerji ve su verimliliğini kesintisiz bir biçimde sağlayabilen,
kültürel mirasları ve biyoçeşitliliği göz önüne alan
yeşil turizm yatırımlarının finanse ve teşvik edilmesi
Turizm sektörünün geleceği için önem arzetmektedir.
Tüm bu veriler doğrultusunda ekonomiye yön veren yetkililer tarafından,
Balık beyin ekonomisinin rotası ‘Yeşil ekonomi’ye çevrildiği zaman
yaşlı küre yeniden yaşanabilir bir dünya ya dönüşecektir.
22.10.2019
Erhan Yurdayüksel