Dünyada 70’li, 80’li, 90’lı yıllarla 2011 arasında ekonomik, sosyal, siyasal hatta kültürel yönden büyük farklar var.
Balon ekonomisi üretimin düşmanı işsizliğin körükleyicisi oldu.
Büyük tahvil fonları ve bu fonlar üzerine yapılan uygulamalar;
Merkez bankası yöneticilerinin piyasaların finansal danışmanlarıymış gibi aldıkları kararlar;
Küresel ekonomik krizde yaşanamakta olan başarısızlıkların sebeplerindendir.
Küresel çapta üretimden uzaklaşan ülkeler yaşadıkları yüksek borçlardan kaynaklanan gelişmelerin sonrasında halkını her geçen gün fakirliğe mahkum etmekteler.
Kaynaklarını mirasyedi gibi har vurup harman savuran politikacılar, ‘tarhana, bulgur, kömür, makarna boldur’ anlayışıyla siyasi amaçlarına alet ettikleri toplumu üretimden uzaklaştırarak refah ve huzur içinde bir yaşam sağlamayı ihmal ettiklerini ne zaman anlayacaklar?
New York merkezli risk danışmanlığı şirketi Eurasia Group riskli ülkeleri açıkladı
2011’de dünyayı tehdit edecek küresel riskleri içeren listede, Euro Bölgesi’ndeki borç krizi, Kuzey ve Güney Kore arasındaki gerginlik, Pakistan ve Meksika’daki ülke içi kargaşalar olarak sıralanırken bu yılki listede Türkiye’ye de riskli ülkeler arasında yer verildi. Yakın zamanda petrol bölgesinde yaşanan olaylar nedeniyle Ortadoğu ülkeleride hazırlanan risk listesinin üst sıralarında yer alması kaçınılmazdır.
Az gelişmiş, gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerin ortak sorunu ”işsizlik”tir
Çoğu ülke ekonomilerinde yönetimler tarafından yapılan sorumsuz harcamalar sonucu artan borç ve açıklar, kurdaki devalüasyonla maskelenmeye ya da sıcak para hareketleriyle dengeler sağlanıp tüketici fiyat endeksleri ayarlanarak gerçek enflasyon oranları saklanmaya çalışılıyor.
Günümüzde yaşanmakta olan farklılıkları farketmek
Küresel ekonomide üretime yönelik yeni doğru adımlar atarak yapısal işsizliğin üstesinden gelecek ve üretken iş gücünü yeniden yaratacak politikalara bugün, dünden daha çok ihtiyaç var. Tunus ile başlayıp Mısır’da kanlı olaylarla devam etmekte olan ayaklanmaların asıl nedeni işsizlik ve geçim sıkıntısıdır. Bu sıkıntılar dünya ülkelerinin neredeyse çoğunun ortak sorunudur. O nedenle yer kürede bize bir şey olmaz kavramı yerine, geçmiş yıllardan bugüne yaşanan farklılığı gören ”Bizler nasıl önlemler almalıyız?” düşüncesine sahip çıkacak politikalar üretilerek kısır döngülerden zaman geçirmeksizin vazgeçilmelidir.