Piyasalar hava koşullarına ayak uydurdu.
Buz pateni yapma konusunda kendine güvenenlerin dışında Euro Bölgesi’ni zora sokan Yunanistan kaynaklı kayıplar yatırımcılara zarar ettirdi.
ABD Doları değer kazandı, petrolün varil fiyatı 98 dolar’dan işlem gördü.
Euro Bölgesi, ileri sürdüğü yeni koşullar yerine getirilmesi şartıyla Yunanistan’a 130 milyar euroluk ikinci krediyi verebileceğini açıkladı.
Yunan Kabinesi ağır koşullar karşısında grevlere, istifalara, direnişlere rağmen şartları kabul eden yetkiyi Başbakan Papadimos’a verdi.
Belçika Başbakan Yardımcısı ve Maliye Bakanı Steven Vanackere, Euro Grubu toplantısı ile ilgili yaptığı konuşmada, Yunanistan’ın kemer sıkma önlemleri başta olmak üzere edimlerinin yazılı taahhüt altına alınmadan yardım paketini alamayacağını açıklamıştı.
Euro Grubu Başkanı Junker, kemer sıkma paketinin yanı sıra Yunanistan’dan 325 milyon euro tasarruf beklediklerini belirtti.
Yunanistan Başbakanı bu durum karşısında içerde kamuoyunu, dışarda ise Avrupalı ortakları tatmin edecek yaptırımlarla ikna etmek zorunda.
AB’de sorun sadece Yunanistan değil.
Sırada İtalya, İspanya ve Portekiz olumsuz gelişmelerden ilk olarak etkilenecek ülkeler arasında yer alıyor.
Yunanistan’da Papadimos hükümeti kurtuluş paketini tek çıkar yol olarak görse de sendikalar, Euro Bölgesi’nden çıkmak dahil daha farklı çözümler üzerinde yoğunlaşmış durumda.
Küresel ekonomide borç sorunu, ülkelerin yeniden şekillenmesini ve farklı biçimlerde dizayn edilmesini ortaya çıkardı.
Arap Baharı adı altında başlayan toplumsal hareketlilik Ortadoğu’yu yangın yerine çevirdi. Çin ve Rusya’nın Suriye konusunda takındıkları olumlu tavır, İran’a karşı barış mesajı gönderen İsrail ve Nato tarafından Akdeniz desteği adı altında Türkiye’nin karşı çıkmasına rağmen İsrail’e yeşil ışık yakılması uluslar arası siyasi arenada çok hızlı gelişmelerin yaşanmakta olduğu gerçeğini ortaya koydu.
Gerek siyasi, özellikle ekonomik baskılar ülkelerin üzerine kabus gibi çökerken uluslar arası kredi derecelendirme kuruluşları ülkelerin, bankaların, özel sektördeki kuruluşların notlarını birer birer indirerek ‘sıfırcı hoca’ görünümünde piyasaları sarsmaya devam ediyor.
Bu kuruluşların yetkilileri, temsilcileri, neredeyse her gün basına olumsuz demeçler vererek para piyasalarındaki tansiyonu sürekli yüksek tutuyorlar.
Avrupa Merkez Bankası (ECM), Euro Bölgesi ekonomik verilerini yavaş toparlanma süreci olarak belirlediğinden faiz yapılandırmasını da bu yönde gerçekleştiriyor.
İngiliz Merkez Bankası ise namahremini açıp ‘altın’ı halka göstererek depolardaki rafları süsleyen külçelerle halkına moral sağlamak isterken, diğer taraftan piyasalara para pompalamaya devam ediyor.
ABD Merkez Bankası (Fed) başkanı, 2014 yılı sonuna kadar faiz oranlarını düşük seviyede tutacağını bildirmişti. Başkan Bernanke, Amerikan ekonomisinin yavaş bir hızda ilerlediğini belirterek, düşük faiz oranlarının, büyümeyi desteklemek için gerekli olduğunu savunuyor.
ABD’nin dış ticaret açığı, son yılların en yüksek seviyesinde.
Çin’in ekonomik büyüme oranı bu yıl yarıya inebilir. Euro Bölgesi’ndeki borç krizinin derinleşmesinden en çok etkilenecek ülkelerden biri de Çin.
Dünya’nın ikinci büyük ekonomisi olan Çin’in Başbakanı ‘Euro Bölgesi’ne yardım yapmak kendimize yatırım yapmaktır, Avrupa bir pazar olarak Çin’in en büyük ihracat piyasası’ açıklaması ile yardıma hazır olduklarını duyurmuştu.
Piyasaların genel görünümü ise, gelişmiş ülkelerin yarınlarını krizden nemalanma stratejisi üzerine yoğunlaştırmış olmalarıdır.
Atina’nın, krizle boğuşuyor olması,
Belçika’nın, ekonomik hamle yerine beklemeyi tercih etmesi,
Türkiye’nin, ‘MİT’ şokunu yaşaması,
Özünde hep aynı sorun yatar genelde,
‘Doların derdi, her yeri gerdi’ sorunu…