Yılbaşından bu yana yatırımcılara en yüksek getiriyi sağlayan yatırım enstrümanları ve endeksleri hangileri?
Reuters’ın yaptığı hesaplamalar, yılın başından 6 Temmuz kapanışına kadar en yüksek getiriyi küresel bazda gelişen ülke tahvillerinin sağladığını ortaya koydu.
Bu durumda, en yüksek performansı gelişen ülke tahvillerinin getirdiği görülüyor.
JP Morgan’ın tüm gelişen ülke borçlanma kağıtlarını topladığı EMBI Endeksi’nin yılbaşından itibaren getirisi ise yüzde 8.6.
Japonya dışarıda bırakıldığında, MSCI Asya’nın hisse senedi performansı yüzde 8.5, Merril Lynch’in Küresel Yüksek faizli tahvilleri de yüzde 8.2’lik getiri sağladı.
Gelişen piyasalarda yerel para birimi cinsinden yapılan yatırımlardan oluşan JP Morgan Endeksi yüzde 7.4 getirirken, tahvil getirilerinin yanında MSCI Gelişmiş Ülkeler Hisse senetlerinin performansı yüzde 6.9 oldu.
MSCI Gelişen Ülke Hisse Senetleri, yüzde 6.3 getirirken, 10 yıllık Amerikan tahvillerinin getirisi yüzde 4.2.
İlginç getirilerden birisini, dolar karşısında Japon Yeni’nin performansı sağladı
Yılbaşından bu yana yen, dolara karşı yüzde 3.9 getiri sağlamış durumda.
Aynı performans, Japon Nikkei 225 Endeksi de dikkate alındığında ekstra yüzde 3.3’lük bir getiriye işaret ediyor.
Dolar endeksi aynı sürede yüzde 3.3 yükseldi, altının performansı ise yüzde 2.5 ile sınırlı kaldı.
Ekonomik büyümenin en önemli göstergesi olarak bilinen bakır fiyatları yılbaşıdan bu yana sadece yüzde 1.5 yükselirken, en düşük getiriyi sağlayan yatırım aracı olan 10 yıllık Alman tahvilleri ise yüzde 0.5 oldu.
Yatırımcılara ilk altı ayda kaybettiren yatırım araçlarına göz atacak olursak;
Yatırım enstrümanları arasında yüzde 10.6’lık kaybı ile İspanya 10 yıllık tahvil faizi oldu.
Ardından GSCI’ın emtia endeksi yüzde 8.7 ile en çok kaybettiren ikinci araç olurken, brent petrol yüzde 6.2,
CRB Emtia endeksi yüzde 3.9 kaybettirdi.
Küresel yatırımcıların seçtikleri yatırım ülkeleri arasında ise;
Belçika yabancı yatırımcı çekiminde dünya ikincisi oldu.
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Yatırım Konferansı’nın (UNCTAD) yıllık raporunda değindiği noktalardan biri, Belçika’nın Hong-Kong’dan sonra en fazla yabancı yatırımcı çeken ülke olması.
Yabancı yatırımcıların ilgisini çekmeyi başaran ülkelerin başını Çin’in özel bölgesi Hong-Kong çekerken Belçika; Singapur, Lüksemburg ve İrlanda gibi vergi cennetlerini geride bırakarak ikinci sırada yer aldı.
Federal otoritelerin çabalarıyla yabancı yatırımcıları cezbetmeyi başardığı sanılan Belçika, aslında uluslar arası dev şirketlerin sermaye transferlerine tanık olmaktan öteye gidemiyor.
UNCTAD yıllık raporunda ülkeleri sadece bankalarına giren yabancı sermayelere göre derecelendirirken, giren yabancı sermayenin ülke ekonomisine katkı yapıp yapmamasının sıralamaya etkisi yok.
2011’de Belçika Merkez Bankası (BNB) toplam 89,1 milyar doların Belçika’ya girdiğini bildirse de bu miktarın ne kadarının Belçika ekonomisine kazandırıldığı sorusuna yanıt arayacak sistem bulunmuyor.
Giren yabancı sermayenin her ne kadar Belçika ekonomisine katkıda bulunmadığı düşünülse de federal yetkililerinin uyguladıkları strateji, uluslar arası devlerin koordinasyon merkezlerini Belçika’ya yerleştirmeleri; dev sanayiler, fabrikalar olmasa da bir iş sahası açmaları için faydalı olabilir.
Belçika’nın yine UNCTAD tarafından oluşturulan ‘Katkı endeksi’ listesinde de liste başında olması reel ekonomiye de yatırım olduğunun göstergesi sayılabilir.
Yabancı yatırımların GSYİH’ye katma değerleri, istihdam, ücret düzeyi, AR-GE harcamaları sıralamasında Macaristan’ın hemen ardından 2. sırayı kapan Belçika; Çek Cumhuriyeti, Hong Kong, Singapur, Lüksemburg gibi ülkeleri geride bıraktı.
Özet olarak, Belçika’nın küresel arenada iki ayrı listede de 2. sırayı alarak yabancı sermayeye karşı vitrininde yaptığı dekor değişikliğiyle adından söz ettirmeyi başardığı söylenebilir.