Krizin yıldızları oldular, uzun süre zirvede kalmayı başardılar.
BRIC yıldızları olarak gelişmekte olan ülkelere moral olurlarken gelişmiş ülkelere kabus yaşattılar. Şimdi ise piyasalarda bu yıldızlardan hangisi daha önce kayacak tartışması yapılıyor.
Türkiye’nin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ekonomiler için riskler artıyor.
Bir süredir parlamakta olan yıldızlarda endişe sinyalleri belirmeye başladı.
Brezilya, Rusya ve Çin’de yaşanan iyimserlik, mevcut sorunların üzerinin örtülmesine neden olmuştu. Şimdi ise, büyüme endişeleri ile gerilim tırmanırken, gelişmekte olan ülkeler üzerindeki baskılar da artmaya başladı.
Türkiye’yi de aynı durumda değerlendirmek mümkün.
İlk etapta Çin’in kendi konut sektöründe oluşan balonun olumsuz etkisi gözlenmeye başlandı.Çin halkının harcamadan çok tasarrufa yatkın olması, dünya lokomotifi haline gelen bu ülke için sorgulamaların da başlamasına neden oldu.
Brezilya ise, petrol avantajını kullanarak kısa zamanda oldukça uzun yol kat etti.
Küresel kriz boyunca büyüme rakamları ve ekonomik verileri ile göz dolduran ülkelerden ilk etapta Hindistan gündeme geldi.
BRIC’in « ilk düşen Hindistan mı olacak ? » haberinin ardından daha büyük sürprizi Brezilya yaptı. Ülkenin ekonomik modeli bile tartışılmaya başlandı.
Brezilya ;
2010’da yüzde 7.5 büyüdü,
2011 yılında yüzde 1’e geriledi,
2012 yılında ise büyüme yüzde 2 olarak bekleniyor.
Hindistan, Çin, Brezilya ve Türkiye’de büyümenin yavaşlaması ve kredilerin yeniden batıya akması ile sorunların gün yüzüne çıkması daha hızlı gerçekleşmiş oldu.Uzun vadede gelişmekte olan ülkeler halen avantajlı durumdalar.
Düşük maliyetli ihracat ve yerel pazarların büyümesiyle birlikte işsizlik oranlarının gerilemesi bu bölgelere potansiyel taleplerin oluşabileceğini gösteriyor.
Avrupa çephesinde ise, İspanya’ya acil yardım haberi sonrasında piyasalara iyimserlik havası geldi.Alman Anayasa Mahkemesi’nin mali pakt ve ESM’i görüşmek için toplanması bu iyimserlik havasını körükledi.
Almanya Federal Anayasa Mahkemesi başkanının yaptığı açıklamada; şikayetlerin incelenmeye devam edildiği belirtilirken, görüşmelerin daha 3 ay sürebileceği bilgisi dikkat çekti.
Almanya Maliye Bakanı Schaeuble’nin ekonomik krizin gidişatı nedeniyle acele edilmesi gerektiği yönündeki uyarısı şimdilik dikkate alınmamış görünüyor.
Mahkemenin ilgili yasa tasarılarını durdurması ve geciktirmesi durumunda bunun ciddi sorunlara yol açacağını Schaeuble özellikle söylemiş, kurtarma şemsiyesinin durdurulmasının Almanya için öngörülmeyen büyük ekonomik kırılmalara sebep olacağını belirtilmişti.
Finans dünyasını sallayan Libor skandalında ise cephe genişledi ve yeni bir perde daha açıldı. İngiletere’de 14 bankanın işin içinde olabileceği konuşulurken FED’in skandaldan haberder olduğu haberleri de gelmekte.
İngiltere başta olmak üzere finans dünyası Libor skandalı ile çalkalanıyor.
Barclays’in borçlanma maliyetini olduğundan düşük göstererek, bankaların kredi kartlarından mevduat hesaplarına kadar faiz hesaplamaları için kullanılan Libor oranını manipüle ettiğinin ortaya çıkması sonrasında, bu işlerin sadece belli başlı kişilerle sınırlı kalmayacağı, şampanya ve viski hediyeleriyle yapılacak kadar basit işlemler olmadığı bilinen bir gerçek.
Barclays’in CEO’su ile başlayan, İngiltere Merkez Bankası’nın da bu skandala sürüklenebileceği açıklamalarından sonra FED’in de isminin karıştığı göz önüne alınırsa, bu skandalın boyutu ancak « bilenler bilmeyenlere anlatsın » deyimi ile açıklanabilir.